31 Ağustos 2010 Salı

Byblos yahut Jbail

Byblos'a ilk bir akşam gitmiştik. Akşam da değil gece sayılır. Burada akşam yemekleri geç yenir, gece çıkmaları 11'den önce olmaz. Boştur her yer nerede bu şehir dersiniz, kadınlar son makyajlarında erkekler onları bekler kapıda. Size hiç barlarda, gece kulüplerinde erkeksiz kadın grupları görmediğimi söylemiş miydim? İlk önce dikkatimi çekmemişti sonra dikkat ettikçe hiç bir yerde 2 kadın, 3 kadın...görmediğimi fark ettim. İlla ki bir er kişi. Bir de burada hesapları erkekler ödermiş. Kadınlar da öyle diyor. Onların ödemeleri gerekirmiş, eğer bir kadın para ödemeye alıştırırsa erkeği, erkek çalışmazmış nasılsa kadın çalışıyor diye. Bunu bana annesi doktor, üniversite mezunu bir arkadaşım söyledi. Babası çalışmıyormuş annesi çalıştığı için. Garip mi ne? Ne zaman burada bir arkadaş grubuyla bir yere gitsek hesap geldiği an kavga başlıyor. Ben cüzdanımı çıkarıyorum, masadaki er kişiler burda Lübnanlı erkekler var sen ne yapıyorsun diyorlar. Vallahi ingilizce bilmediğimden değil anlatamıyorum derdimi.
Neyse biz Byblos'a geçelim. İlk Byblos seferinde oturduk içkilerimizi yudumladık ve etrafı şöyle bir gezdik. Gece hayatı oldukça eğlenceli. Barların masaları, tabureleri sokaklarda; arnavut kaldırımı, rengarenk masalı restoranlar, takıcılar...Yabancı gelmedi değil mi? İşte ben de aynen öyle hissettim.
Byblos Festivali var her yaz; bu sene Archive, Gorillaz vardı hatırladığım kadarıyla. Gidenler çok eğlenmişler tavsiye ederim. Biletler 30-40$ arası değişiyordu. Oldukça kalabalık oluyor festival zamanı, turist sayısı da artıyor. Neymiş Byblos gece gezmeleri için güzelmiş bir de üstüne festivali varmış. Şimdi bir sonraki Byblos gezimize sıcaktan oramızdan buramızdan ter aka aka gezdiğimiz ardından serin olmasa da güzel denizinde rahatladığımız güne geçelim.
Byblos haritasına bakıpta ay şu mesafa uzak gibi -taaaksiii demeyin bildiğiniz avuç içi kadar bir yer. Önce nasıl gidilir tabi ki. Efendim Beyrut'tan Byblos normal şartlar altında yarım saat kuzeyde ancak bildiğiniz otoyolda trafik olabiliyor. Akşam gittiğimizde 1.5 saate varmıştık arabayla, pek ilerlemedik zaten bekledik arabanın içinde festivalden dolayı olabilir. Neyse otobüsler Charles Helou istasyonundan kalkıyor 2000LL yani 2TL. Sıkı bir pazarlıkla taksiyle de gidebilirsiniz. Otobüs otoyolda indiriyor, nasıl şehire ineceğim buradan diye düşünmeyin deniz istikametinde yürürseniz 10 dakikaya şehrin içindesiniz. Byblos'ta görülmesi gerekenler, öncelikle UNESCO'nun tarihi mirasına girmiş Arkeolojik Site. Biz önce bir şehir turundan sonra oraya ulaştık. Her yere yürüyebilirsiniz zaten çok fazla araba görmüyorsunuz güzel yanı da bu Beyrut'tan sonra. Arkeolojik Site'nin girişinin ne kadar olduğunu hatırlayamadım maalesef ama normal bir meblağ idi sizi temin ederim. Hatta ben öğrenci kimliğimi gösterdim. Normalde uluslararası öğrenci kimliği olmazsa kabul edilmez yurtdışında ama Türkiye'den dediğimde ehlen ve sehlen(hoşgeldin) diyerek bana öğrenci bileti takdim etti. Bu yerleşim alanı dünyanın en eski yerleşim alanlarından biri olarak kabul ediliyor. 1860'da Ernest Renan tarafından keşfedilmiş.

Fotoğrafı araklamak durumunda kaldım benim pek sevgili kameram bulanık çekmiş bazılarını ne yazık ki.

Arkeolojik alanın ortasında, deniz manzaralı Osmanlı Evi. Benim Osmanlım nereye ev yapacağını bilir...
Bir de kale bulunuyor aynı alanda. İçinde bir de müzesi var. Cahilliğime verin ama bu arkeolofi müzelerindeki çanak çömlek sergilerini sevemiyor hatta turistlerin bunları saatlerce izlemesine anlam veremiyorum. Evet 3000 yıldır aynı tabak ve çatalları kullanıyoruz aslında bu mudur mesaj? Beni aydınlatacak bir arkeolog olsa çok sevinirim vallahi. Misal İstanbul Arkeoloji Müzelerini bir kere bile gezmemiş bir vatandaşımızın yurtdışında turistliğinden gelen bir itki ile tabak, çanak, testi seyretmesi bana pek samimi gelmiyor.
Byblos'un bir de şirin bir limanı var. Sessiz sakin ve etrafında lokantalar var. Bunlardan en ünlüsü de Chez Pepe. Tuzlu olduğu söylenir. Hürriyet gazetesinin gezi sayfasında, yalnızca kaymak tabaka için bir Beyrut yazısı yayınlanmıştı orada görmüştüm. O sebeple bütçeniz kısıtlı ise ufak yerleri tercih edebilirsiniz.





Küçük bir çarşısı bulunuyor. Balık fosili dükkanları vardı oldukça enteresan şeyler satıyorlar. Bir de çok güzel takılar var. Hediyelik eşyalar da çok güzel, orijinal şeyler bulabilirsiniz.

Bunların hepsini öğleden sonra yapıp bitirdiyseniz geriye kumsalda rahatlayacağınız zamanınız kaldı demektir. Arkeolojik alanı arkanıza alıp batıya doğru 10 dakika yürürseniz sahile çıkıyorsunuz. İlk olarak küçük bir restoranın önünde şezlonglu bir plaj var. Şezlonglar gün boyu kiralanabiliyor sadece 3000LL yani 3TL. Kumun üstünde otururum derseniz bedava. İlerledikçe bir sürü plaj işletmesi var.
Size Edde Sands'a gitmenizi önerirlerse hemen balıklama atlamayın. Bana göre saçmalığın daniskası bir yer. Zira kumsala koca koca çift kişilik yatak atmışlar, üstüne beyaz çarşaf, mor da yastıklar. Otele mi geldik plaja mı? Üstüne de 25$ istiyorlar. Bir de havuzlu bir işletme var. Eğer güzelim ince kum, çarşaf gibi denizi değil de klorlu havuzu tercih ediyorsanız o da 20$ civarında.

1 yorum:

  1. bu kurban bayramında ben de beyruta gidiyorum, yazılarınızdan çok bilgilendim

    YanıtlaSil