13 Ağustos 2010 Cuma

Bundan İyisi Şam'da Kayısı - 4

Son yazıda arkası yarın demişim ancak kaç gün geçmiş üstünden. Her şey çay iftarla başlayan misafirliğin sahura uzamasıyla başladı. Evet Türk ısrarcılığında ölümü gör seviyesine gelen bir misafirlik geçirdim tabi sonra bir takım gezmeler. Neyse efendim Şam'a dönelim.
Amma da Şam yazdın dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ama ne yapayım sevgili okur bitmek bilmedi bir türlü. Ne yediğimizden bahsetmek niyetindeyim ama sürprizlere hazırlıklı olun.
Al Kamal Restaurant (Adres: Sharia 29 kime sorsanız gösterirler)
Oldukça şık bir yerdi. Günlük menüleri var kebaplar dışında tencere yemekleri de bulabilirsiniz. Bakalım biz ne yemişiz.




Sarımsaklı ve soğanlı olduğu söylenen Keşkeş Kebabı (çok belirgin tatları yoktu ancak et çok lezzetliydi), perde pilavını andıran şu an adını unuttuğum içinde bezelye ve et olan pilav, babaganuş (bir patlıcan hastası olarak bayıldığımı belirtmek isterim) ve fotoğraflanamadan mideme inmiş içli köfteler (kibbeh). Hava çok sıcak olduğu için hafif ve az (!) yemeğe çalıştık. Fiyatlar uygundu ancak size Suriye öyle ucuz ki iki kişi 5 liraya bir sürü yemek yiyorsunuz derlerse inanmayın o bir şehir efsanesi. Biz içeceklerle beraber kişi başı yaklaşık 15 lira ödedik.
Şam'da bir sürü taze meyve suyu yapan yer var. Bir de sokaklarda taze karaduttan bir içecek yapıyorlar çok lezzetli görünüyordu ama sıcakta sürekli su içmekten ondan içemedim.

Aşağıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz limonatadan hallice içeceğe ise limon deniyor çok basit gözükse de oldukça zahmetli. Limon ve buz sürekli soğuk tutan bir kaba konup baya bir süre dövülüyor içine nane ekleniyor. Frozen gibi ama değil neyse pek betimleyemedim. Fiyatı da 1 lira idi sanırım. Şam sıcağına bire bir.

Ve Restaurant Al Ezz (Hamidiye Çarşısı'nın bittiği yerden sola dönüyoruz azıcık yürüyünce karşımıza tabelası çıkıyor zaten kime sorsanız gösterir)

Burada ise bu sefer bir kareye girme şansını bulabilmiş içli köfteler ve mouloukhiyye yedik. Porsiyonlar battal boy o yüzden çok açsanız bile bir porsiyon iki kişilik gibi. Kişi başı 9 liraya iki adet meze ve içecekler de dahil.
Yediğin içtiğin sana kalsın gördüklerini anlat derler ya ben bu sözü pek anlamamışım sanırım...
Size Mümtaz'dan bahsetmek istiyorum. Al Kamal restorana giderken taksiye binmiştik. Ama bildiğimiz yahut tahayyül edebildiğimiz taksilerden değildi Mümtaz'ın taksisi. Çalışmayan cinsten, dökük her tarafından bir parçası sallanan. Neyse efendim binmiş bulunduk ama araba hareket etmiyor. Mümtaz da bunun üzerine sanki su içermiş, yemek yermiş rahatlığında etraftan birilerine seslenip arabayı itin diyor ve ittirilen araba çalışıp yola devam ediyor. Saltanatımız bir sonraki trafik ışığına kadar tabii. Bu arada kendisinin bir F1 pilotu kıvamında "I'm good drive" nidaları eşliğinde kaldırımlara çıka çıka araba kullandığını da belirtmem gerek. Yan koltuğunda da annesi oturuyordu. Heralde etraftan birini bulamazsa anne itecek arabayı. Mümtaz Türkiye'den olduğumuzu öğrenince Alemdaaaar Polaaat Memaaaati diye bağırmaya başlıyor. Kurtlar Vadisi Suriye'de ciddi bir fenomene dönüşmüş durumda. Bir kahvede şahit olduğum üzere insanlar çaylarını bile reklam arasında içiyor çıt çıkmıyor dizi boyunca. Sevgili Mümtaz bir trafik ışığında da yine yoldan çevirecek kurban ararken elimizdeki fotoğraf makinasını görüp bizi çek diyor ve anne oğul poz veriyorlar. Buyrunuz;

Kendisi bize sırayla parmaklarını ingilizce saymak suretiyle rakamların ingilizcelerini bularak telefon numarasını da verdi olur da taksiye ihtiyaç duyarsak diye. Şam'a gidip macera arıyorsanız bir mail atmanız yeterli...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder