10 Ağustos 2010 Salı

Bundan İyisi Şam'da Kayısı - 2

Sıra Şam'da nereleri gezdiğimize geldi. Malumunuz 2 günümüz olduğu için Lonely Planet'a itimat edip muhakkak görülmesi gereken yerlerden oluşan bir tur planladık. Otelimizin yeri gezilip görülecek yerlere yürüme mesafesinde idi o yüzden tabana kuvvet dedik ve Hamidiye Çarşısı'ndan (Hamidiyye Souk) başladık.Yurt dışına çıkınca illa ki bir yerleri ülkemizdeki bir yere benzetme hastalığı var ya işte o yüzden Hamidiye Çarşısı denince aaa aynı Kapalı Çarşı ayol diyenler silkelenin diyorum. Daha beterini Paris'te duymuştum Seine nehrine bakıp aynı bizim ırmaklar diyen teyze seni hiç unutmadım. Neyse efenim, Hamidiye Çarşısı'nda ağır ağır yürüyünüz. Suriye işi deri çanta ve cüzdanlara bakınız, baştan ikinci dondurmacıda fıstığa bulanmış kocaman dondurmalardan ya da üstü fıstıkla kaplanmış muhallebiden tadınız. Oldukça büyük ve tavanı çok yüksek. Biz usul usul etrafımıza baka baka ilerlerken Türkçe bir afişle karşılaştık buyrun;
Esnafla her konuşmamızda Türkiye'den dediğimizde resmen hepsinin yüzleri gülüyordu. En içten hoşgeldinizleri duyduk. Bu arada Türkçe konuşan sayısı da azımsanamaz. Eğer alışveriş yapacaksanız Kayserili gömleğinizi giyin ve pazarlık yapın gerçekten işe yarıyor. Çarşı dallanıp budaklanarak devam ediyor ancak bizim bir sonraki hedefimiz Umayyad Mosque yani Emevi (Emeviyye) Camii olduğu için devam ediyoruz.
Müslümanlar için oldukça önemli bir yapı olan Emevi Camii içinde Hz. Yahya'nın türbesini bir de Hz. Hüseyin'in başı kesildikten sonra koyulduğu yeri içeriyor. Girişte turistlere nereli oldukları soruluyor, sonradan anladığım üzere müslüman olup olmadığını anlamak için. Camiye keşiş kıyafetini andıran kapşonlu bir kıyafetle giriyorsunuz tabi kadınsanız yahut şort giymiş erkekseniz. Bunun için her hangi bir ücret almıyorlar. Fotoğraf çekmek serbest hatta camide uyumak, piknik yapmak, çocukları oynatmak gibi bilumum park aktivitesi serbest. Bize biraz garip gelmişti avluda uyuyuyan, yemek yiyen insanları, koşuşturan çocukları görmek ama sanki daha bir canlıydı. Ayakkabılarınızla da giremiyorsunuz avluya ama kimse girmediği için tertemiz. Bu arada değinmem gereken bir konu ezan: sanırım hayatımda dinlediğim en güzel ezandı. Bir çok müezzin bir anda okuyor sanki bir koro. Bizim memleketteki gibi öyle aşırı uzatmalar ses çatlamaları ve nağmeler yok. Gayet sade ve güzel.
Bu fotoğrafı çekerken o kadını fark etmemiştim ama iyi ki girmiş kareye sonradan çok beğendim. İzinsiz kullananın tepesinde biterim ona göre!


Paylaşmak istediğim çok fotoğraf olduğu için parça parça yazacağım Old City ve Şam'da neler yendi: arkası yarına!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder