15 Mayıs 2011 Pazar

Modaya Kurban vol.2: Kitsch ne demekti?

Yaz modası rengarenk olacak, her yerde colour block temasını görüp renkleri karıştırıp karıştırıp giyeceğiz. Tam da bugünlerde bir baktım Lübnan modası bizden bir adım öndeymiş meğer. Buyrun geçtiğimiz yazın Beyrut vitrinleri:








Kitsch ne demekti?

Heykeller, Kuleler, Gökdelenler ve Eril Tahakküm

Başlık çok karizmatik bir tez konusu olabilir. Blog biraz kimlik bunalımında sanki. Ortaya karışık türünde devam ediyor. Heykellerden ve gökdelenlerden bahsedince serbest çağrışımla sizi bir filmle tanıştırmak istiyorum: La Domination Masculine. Patric Jean'ın belgesel tadında, her gender studies heveslisinin izlemesi gereken yapıtıdır. Türkiye'de ne gösterildi ne de dvdsi çıktı. O yüzden torrent candır. Türkçe altyazısı mevcut değil ama ingilizcesi elbet vardır. (Tabi ki bilmiyorum çünkü ben fransızca izledim)
Darlanmayın konuyu şimdi bağlıyorum. Şekiller çok ideolojik olmasın?



Siz de birbirine benzeyen şeyler görüyor musunuz?

İlk görsel filmden bir kare diğeri de http://www.skyscraperpicture.com/torreagbar.htm. Emeğe saygı.

İnsanlık Anıtı ve Öz Hakiki Ucubeler

Geçtiğimiz haftalarda bir vesile ile Erzurum-Kars turu yapma fırsatım oldu. Hiç merak etmeyin yaklaşık yarım kuzuyu götürdüm. O kuzulardan yapılmış döner, cağ ne varsa hepsini ayrıntısıyla yazacağım. İçime Vedat Milor kaçmış sanki kekikle beslenmiş kuzu gördüm mü dayanamıyorum.
Neyse efendim (yine kız isteme merasimi tadında konuşmaya başladım), siz muhterem okurcağızlarıma belden aşağısı kalmış İnsanlık Anıtı'nı takdim etmek istiyorum. Heykeli çok beğendiğimden değil, biraz beton yığını gibi duruyor ama niyeti ve mesajını düşünerek bu kadar çok tartışma konusu olmasını haksız buluyorum. Benim de kendi mahallemde beğenmediğim, göz zevkimi bozan, her sabah gördüğümde içimi karartan bir takım yapılar var. Bize de böyle bir hak verilir mi acaba? Beğenmediğimizi kaldırtabilir miyiz? Benim odamın tam karşısında adını veremeyeceğim çok gizli bir devlet kurumu var. Bütün gece sokağı gündüz gibi aydınlatıyorlar. Bu ucube ışıklarınızı kapatacaksanız desem olur mu mesela? Bir de karşı apartmanda bir teyze var her gün 3 makine çamaşır yıkayıp gözümüze gözümüze asıyor. Ondan da çok rahatsızım kaldırılsın bence.


Benim de ucubelerim var. Şimdi benim öz hakiki ucube adaylarıma bir göz atalım. Siz de ucube önerin en birinci ucubeyi seçelim.

I. Beşiktaş Meydanı Ucubesi: Ne idüğü belirsiz, kimse de kaldıramasın diye üzerine Atatürk iliştirilmiş tanımlamayan ama uzayda yer kaplayan cisim.

II. Gökkafes Ucubesi: Bu şekilsiz dev bina da türlü yolsuzluklarla kondurulmuş olup, şu an burada yazamayacağım kadar ayıplı sıfatlar ve benzetmelerle nitelendirilebilecek diğer ucube adayımızdır.

III. Gökkuşağu Rekreasyon Alanı: Ucube dedik Ankara'yı ve sürrealist belediye başkanını anmadan olmaz. Büyükşehir Belediyesi Ankara'da Milli Kütüphane ve karşısındaki bilmem ne bakanlığının ortasına (baya yolun ortasına- orta refüjü genişletmek marifetiyle) bir takım oluşumlar yapmıştı bundan tee kaç yıl önce. Milyonlar, dolarlar havada uçuşurken, metronun durak sayısı parmaklarımı geçmezken; saygı değer belediye başkanımız Ankaralının en sevdiği koku egzozdur şiarı ile yolun ortasına bilumum restoran, pastane...vb açılmasını öngörmüştü. Neticede Ankara'da hava kirlidir mirlidir ama kimse egzoz soslu döner yemez. Bu sebeple bu ucubemiz de bom boş, işlevsiz kalmış kaderini bekliyor. Pek fazla fotoğrafını da bulamadım özellikle mi kaldırılmış acaba? Acaba?
Bu arada bunu yazarken biraz tırsıyorum. Mösyö LÖ belediye başkanı hakaret sanar da bana dava açar diye.