4 Temmuz 2011 Pazartesi

Erzurum 101

Erzurum Kars gezimizi anlatmaya devam. Erzurum'a kim Doğu'nun Paris'i demişse biraz yanılmış üzgünüm. Gidilesi, görülesi ancak mümkünse 3 günden fazla kalınmaması gereken bir gezi durağı. Turistik olarak söylüyorum Erzurum'da yaşayanlar alınmasın.
Sebeb-i ziyaretimiz KA.DER ve UNDEF'in yürüttüğü Kadın Yurttaşları Güçlendirme Projesi eğitimini gerçekleştirmekti. Erzurumlu ve Karslı 100'ü aşkın kadınla beraber mevcut hukuk sisteminden doğan haklarımızı öğrendik, konuştuk, tartıştık.

Geri kalan kısıtlı vaktimizde ise Erzurum'u keşfetme fırsatı bulduk ki kısıtlı vaktimiz yetti de arttı bile. Kayak sezonu dışında gittiğimiz için dağda sadece bol oksijen alabildik. Özellikle Kış Olimpiyatlarından sonra Erzurum bu konuda Doğu'nun Davos'u olmuş diyorlar. (Bu kompleksi de anlamıyorum da yine de cümle içinde kullandım. Doğu'nun Erzurum'usun zaten niye Davos, Paris olasın?) Öhöm çemkirmedeni şikayet etmeden yazdığım yazı yok. Neyse; Çifte Minare, Üç Kümbetler, Palandöken, Taşhan, Ulu Camii, Lala Paşa Camii görülesi yerler. Plan programa da pek gerek yok. Gidip rizgar nereden eserse o tarafa gidebilirsiniz.
Sırasıyla Kümbettinler, Lala Paşa Camii ve Çifte Minare.





Peki Erzurum'dan ne alalım? Taşhan'dan oltu taşı bilumum takı, tespih,...Bir de bal ve peynirleri gerçekten çok lezzetli.

Sıra yine ne yiyelime geliyor değil mi? Ah bu oburcuklar. Cağ kebabtan başka yine bir et önerisi: Hacibaba'nın döneri. O döner değil adeta the döner. Adresi de bu: İsmet Paşa Caddesi Emniyet Müdürlüğü Karşısı No:17. Zaten kime sorsanız gösterir, eğer gösteremezse kendisine alaycı gözlerle bakabilirsiniz. Hacıbaba'da sadece döner var. Biz iki kafadar oturup menü istedik. Garson da yani işte döner var, 1 var 1.5 var dedi. Küçük bir tabağa tepeleme doldurmak suretiyle koyuluyor. Ortaya da sadece salata. Ve tabi ki o incecik lavaşlar. Üstüne kadayıf dolması yemez, muhteşem çaylarından içmezseniz saçmalarsınız baya. Çıtır çıtır, içi ceviz dolu, yağ çekmeden kızarmış, şerbeti kıvamında...Kadayıf dolması da yanda ki gibi bir şey oluyor.




Bir diğer restoran önerisi ise güzel bir akşam yemeği için tercih edilecek, merkezde düzgün içki içebileceğiniz -bence- tek restoran olan Güzelyurt. Buradan görebilirsiniz: http://www.guzelyurtrestaurant.com.tr/
Bu arada çok ciddiyim bir kaç "birahane" dışında Tekel'in bile Tekel tabelası yoktu. İçki içmek pek yaygın değil sanırım. Erzurum halkının karaciğerleri çok sağlam olsa gerek.
Güzelyurt'un menüsü zengin, güzel şarapları, peynirleri, yemekleri, servisi çok çok güzel. Üstelik buna karşılık hiç pahalı sayılmaz. Küflü civil peyniri, Erzurum ezmesi, pastırmalı humus, hünkar beğendi bizim tadıp bayıldıklarımızdı. Cumhuriyet Caddesi numarasını bilmiyorum ama bulamamanız namümkün değerli okur. Velhasıl Güzelyurt çölde bir vaha gibi.


Gün içersinde herkes deli gibi çay içiyor. Ben çayı çok severim ancak her gittiğimiz yerde ikram edilen çaylardan komaya giriyordum. Erzurumlular çayı kıtlama içer. O yüzden çay istediğinizde kaşık istemeniz gerekir unutmayın.

Bir başka Erzurum güzelliğinden kısaca bahsetmem gerek. Aşotu yani kişniş. Babannnemin ayran aşı denen çorbaya kattığı muhteşem ot. Salamura gibi bir halde kavanozda satılıyor. Alın bildiğimiz yoğurt çorbasını buğday ve aşotlu yapın hatta içini minik top köfteler de atın tadından yenmesin.

Bir de konaklamaya değinip bitirmek istiyorum. Dağda çok güzel oteller var. Ancak eğer kayağa gitmediyseniz merkezde bir otel tercih etmenizi tavsiye ederim. Otel Dilaver hem hesaplı hem de temiz, konforlu. Kahvaltısı da gayet başarılı idi. Zaten Erzurum yediğim bal ise buradakiler kesin glikoz şurubu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder